29 Kasım 2007 Perşembe

VE SUSTU ŞEHİR PASTASI - MESAİ ARKADAŞLARIM

Dün mesai arkadaşlarım ilginç bir süpriz hazırlamışlar bana. Kitap şeklinde kocaman bir pasta vardı ortada, üzerinde kapağın şekerden yapılmış birebir kopyası. Çok duygulandım. Çok estetik, çok ince bir davranıştı karşılaştığım. Kitabı yazarken insan kendisiyle yüzleşiyor, milim milim kendisine iniyor. Sen olmayan bir sen buluyorsun yüreğinin içinde. Yayınladıktan sonra başkalaşım geçiriyorsun adeta. Kitabın, değerinin; çok azaldığı günümüzde ben inanılmaz süprizlerle karşılaştım gerçekten. Yanımda, arkamda, sağımda, solumda olduğunu bildiğim bir sürü dostumun, yakınımın ömrümün sonuna kadar benimle olacağını kavramış olmak gerçekten büyük mutluluk. Yazmaya başladığımda değerli ya da değersiz birçok şey yazma yetisine sahibim ancak şimdi söyleyecek çok şey bulamıyorum.

Yanımda olduğunu bildiğim herkese samimiyetlerinden, dostluklarından ve sonsuzluklarından dolayı teşekkür ediyorum.
Her şey gönlünüzce olsun.
Sevgilerimle.
Serapy.

27 Kasım 2007 Salı

EDEBİYATA 'CEMRE' DÜŞTÜ - CANAN GÜLEÇ


EDEBİYATA ‘CEMRE’ DÜŞTÜ
Röportaj – Canan GÜLEÇ

Çocukluğunda yazıyla tanışan, küçük kağıtlar üzerine içinden geçen sözcükleri mısralar aracılığıyla döken Serap Yenilmez, birikimini romana dönüştürürerek “Ve Sustu Şehir” dedi. Yazarın kitabında yarattığı başkahraman Cemre, okurları etkisi altında bırakırken edebiyat dünyasında incelemeye değer kadın karakterlerden biri olacağa benziyor.

Henüz basılmış bir kitap, İstanbul Kitap Fuarı’nda okurla buluşan ve Bursa’ya 15 gün kadar önce ulaşan “Ve Sustu Şehir” bir çırpıda okumak zorunda hissettiğim bir kitaptı. Çabuk okumalıydım çünkü; kitabın yazarı Serap Yenilmez ile ilk fırsatta röportaj yapmak istiyordum. Çabuk okumalıydım çünkü; kitaptaki acılara dayanamamıştım ve bir an önce sonuca ulaşmak istedim. Şehrin suskunluğunu satırlarına taşıyan Serap Yenilmez’i Yücel Balku Öykü Atölyesi çalışmaları sırasında tanıdım. Balku’nun yaşamını kaybetmesi üzerine Hakan Akdoğan’ın eğitmenliğinde devam eden atölye sonrasında roman çalışmalarına da başladı. “Ve Sustu Şehir” atölyeden çıkan ilk roman, Akdoğan’ın sunum yazısıyla okurla buluştu.

Kitabı okurken bazen Cemre’yle aynı yürekten dünyaya bağırasım geldi, bazen Cemre’yi kıskandım hayatına sahip çıkabilmesi ile... Bazı zamanlar sayfaları çevirirken fonda Vivaldi’yi duyumsadım ve kitaba ara verdiğim sırada şehrin suskunluğunu duymaya çalıştım. Aklımda biriken ve cevap bekleyen sorularımla birlikte Serap Yenilmez’i karşıma alma zamanı gelmişti artık. Öykü Atölyesi günlerinden Kitap Evi ile bütünleştirdiğim yazarla, kitabın evinde kitabına dair sohbet ettik bir süre.

Kalabalık bir ailede büyümüş yazar, bahçeli büyük bir evin gölgesinde karalamış ilk satırlarını. “Annem, babam, büyük anne ve büyük babam, iki erkek kardeşim ve yanımızda kalan kuzenimle sekiz kişilik bir aileydik biz, şimdi geriye sadece dört kişi kaldı işte...” Böyle bir iç çekişle başlıyor Yenilmez anlatmaya. O, kendi kendini keşfetmiş ve yine kendini sınırların ardına sıkıştırmış bir yazar. Küçük kağıt parçacıklarına yazdığı şiirler devamında yarısına kadar yazdığı bir romanı yakıp yok etmiş. Üniversite eğitimi almaya başladığında mesleğinde ilerlemeyi tercih eden yazar, sadece şirket bültenlerine yazılar hazırlar olmuş bir süre sonra. Serap Yenilmez’in kalemini şekillendiren ve yazmaya doğru kararlılıkla iten, öykü atölyesi oldu belki de... Olaylara anlık dokunuşlar değil geniş açıdan bakmayı seçen yazar romanla çıkış yapmayı tercih ettiğini söyledi.

“BENİM ADIM KIRMIZI MI?”

Kitabı okuduğum sırada dikkatimi çeken bir yazınsal benzerlik vardı, ancak yazarla konuştuğumda bunun bir öykünme değil gerçekten bir benzerlik olduğunu anladım. Ele alınan olay farklı kişilerin bakış açısından yazılmış. Bu durum Orhan Pamuk’un kaleme aldığı ‘Benim Adım Kırmızı’ ile benzer bir tarzı ortaya koymuştu. Bu konudaki düşüncemi Yenilmez ile paylaştığımda hafif bir tebessümle karşıladı, “Benim Adım Kırmızı mı? Aslında Orhan Pamuk’u severek okurum. Bu kitabı yazarken Veba ve Yüz Yıllık Yalnızlık adlı kitaplardan etkilendiğimi söylemek mümkün. Kırmızı’yı ise çok yıllar önce okumuştum. Olaya benden farklı gözlerle bakabilmek için farklı anlatıcılar seçtim.”

“YA MÜCADELENİN DIŞINDAKİLER”

Kitabı okurken hep merak ettim, Cemre ne kadar Serap Yenilmez’di acaba? Yaşanılanlar gerçek miydi? Onun hayatında da yitip giden bir kardeş var mıydı? Bunların cevabını almak için soruları ardısıra yöneltmek gereksizdi zaten. “Bu yazdıklarım gerçek bir hikaye” derken yazarın gözpınarlarında biriken yaşlar gerçeği ele veriyordu. Kitapta yitirilen kardeş Toprak’ın günlüğünden verilen satırları “Toprak olmak koymuyor da yalnızlık koyuyor en çok,” sözleri, yaşanan acıların rehberi bir anlamda.

Serap Yenilmez sayfalarında siyasi bir mücadeleden bahsediyor, ancak bu siyasi mücadelenin hangi kanatta verildiğini anlatmıyor. Bu mücadele için neler yapıldığını da. Yazar, bu üstü kapalı duruma şu sözlerle açıklık getirdi: “Benim amacım siyasi bir olguyu anlatmak değildi. O mücadeleyi verenler kendi yollarında yürüyorlar ancak arkalarında kalanların durumunu anlatmak gerekiyordu. Ailelerin acısını, sorgulamalarını anlatmak istedim.”
Canan GÜLEÇ (Bursa Meydan Gazatesi Kültür&Sanat Sayfası)
27.11.2007

26 Kasım 2007 Pazartesi

YORUM 13 - ASLIHAN YILMAZ

Sevgili Serap Kuzenim(Ablacığım) :)

Öncelikle "Kuzenimin kitabı çıktı aldınız mı? Okudunuz mu?" diye hava atmamı sağladığın için teşekkür ederim ama ondan da önce (kısmen bildiğim) yaşananları böyle güzel akıcı bir ifadeyle sunduğun, olumsuz eleştirilere takılmayıp hedeflediklerini yaptığın ve yaptıklarının güzel meyvelerini topladığın için seni tebrik ve de takdir ediyorum. "Hekimoğlu" türküsünü de kitabından sonra daha bir farkına vararak dinler oldum.İkinci romanını merakla bekliyor olacağım. Çok tebrik ederim ablacımmm :)

Aslıhan YILMAZ

YORUM 12 - NECLA AKIN

Bir solukta okudum. Çok başarılı bir ilk.

Canım kardeşim, çok sevgili dostum. İyi bir edebiyat sever olduğunu biliyordum, kalemi güçlü diyordum, hatta romanını yazarken kısa kısa bölümler okumuştum, ancak tamamını okumak... İnan çok beğendim, akıcı anlatımın kitabı bir solukta bitirmemi sağladı. Cemre’yle yaşadım. Muğber, Argın, Toprak, Poyraz, Sarp; hepsinin yanında hissettim o günlerde kendimi.

Romanın bütününde gözlemlediğim iki farklı bölüm çok iyi bağlanmış bence. Bir yanda evlat için, kardeş için hissedilenler, verilen mücadele ve sonrasında Cemre'nin hissettiği aşk, sevgi... Tüm bunların yaşanmış olması buruyor insanın içini, ancak öte yandan hayat yine de tüm güzelliğiyle devam ediyor dedirtiyor insana.

İçi güzel dışı güzel arkadaşım, kitabınla bizim tanıdığımız Serap'ı herkesin tanımasını sağladın, seninle gurur duydum. Kitabını internet sitesinde gördüğümde işte dedim benim canım arkadaşım. Çok başarılı bir ilk, devamını bekliyoruz çünkü tadı damağımızda kaldı romanının.

Sevgiler
Necla AKIN

25 Kasım 2007 Pazar

YORUM 11 - BİLGİ KAYHAN

Kitabını okuduktan sonra Cemre gibi farkındalığının ne kadar yüksek olduğunu anlamaya başladım. Sevgili mesai arkadaşım Serap’çığım yüreğine, kalemine sağlık. İyi ki yazmışsın, iyi ki varsın...

Kitabın ilk yarısı gerçekten sarsıcı insanın içini acıtıyor. Yaşanmışlık var bir kere... Varolma çabalarını, acılarını senin pencerenden; film gibi izliyoruz sanki... İkinci yarısında ise her şey gibi aşk sevgi kavramlarının da içinin boşaltıldığı, çabucak tüketildiği günümüzde ben en çok Cemre ile Sarp’ın birbirine tutkunluklarını sevdim... Bir kez daha okumayı düşünüyorum ve bu sefer bir öncekinde farketmediğim yeni detaylar, yeni güzellikler farkedip, yeni tatlar alacağımı düşünüyorum...

Sevgiler
Bilgi KAYHAN

22 Kasım 2007 Perşembe

YORUM 10 - HİLAL KALENDEROĞLU

Merhaba...

Serap’çığım öncelikle ellerine, yüreğine ve emeğine sağlık demek istiyorum. Kitabını çok beğendim. Hikayedeki o tırmanış anları, okurken kişinin gerçekten kendisini kitabın içerisinde hissetmesini sağlıyor. Sanki kitaptaki her cümlede ben de oradaydım; Cemre Toprak’a “Yeter artık.” diye bağırırken, babasıyla kendi evine çıkma konusunda tartışırken, Sarp'la Kotyora’dayken, Toprak'la ilgili sandığı açıp acı hatıralarla yüzleşirken... Hep yanındaydım sanki Cemre’nin ve bir gölge gibi takip ediyordum yanından olayları. Ve de günlük gerçekten çok etkileyiciydi. ‘’ Ya kardeşlerim ya ben.‘’ Ne söylenir ki bu cümlenin üzerine. Daha fazla duygu fırtınası, ortada...

Yalnız kitabın sonucunu hiç böyle beklemiyordum, şimdi herşey muallakta kaldı. Cemre ve Sarp ne olacak? Anne ve baba şimdi nerede? Olaylar nasıl son buldu? Toprak nasıl vuruldu? Güçlü kadın Cemre şimdi nerede ve bundan sonra ne yapacak?

Ama tekrar sölüyorum güzel bir kitaptı...
Tebrikler.

Hilal KALENDEROĞLU

22.11.2007 15.53

YORUM 9 - BUKET AYMAK

Günaydın canım.

Dün akşam okudum kitabını ama sabah 08:00’de toplantım vardı ancak zaman bulabildim yazmaya. Kitabını çok beğendim ve seninle gurur duydum. Hem içinde yıllardır biriktirdiğin ve kimseyle paylaşmadığın acılarını hem de geleceğe dair özlemlerini birarada anlatmışsın. Anlatımını çok beğendim ve bu eserin sana geri dönüşümünün sadece edebi alanda değil kişisel alanda da olacağına inanıyorum. İnsanın geçmişiyle yüzleşmesi ve barışması için seçilebilecek en sıradışı yöntemi seçtin ve bunu başardın.

Bunları okuyunca keşke o zamanlar seninle arkadaş olsaydım ve acılarını hafifletebilseydim diye düşündüm. Aynı lisede bir yıl okumuşuz ve belki defalarca koridorda yan yana geçtik ancak birbirimizin hayatına hiç dokunamadık o zamanlar.

Yazmaya ve büyümeye devam et kardeşim. Tekrar tebrikler.
Buket AYMAK

19 Kasım 2007 Pazartesi

YORUM 8 - FATMA AYMAK

Serap'cığım

Annem Cumartesi akşam kitabını bitirdi. Sabah kalktığında bütün gece uyuyamadığını, rüyasında hep kitapta geçen olayları gördüğünü söyledi. "Serap’ı tebrik ettiğimi söyle ama lütfen ikinci kitabı bu kadar üzücü olmasın" dedi. Çok etkilenmiş ve üzülmüş kadıncağız. Bir battaniye varmış galiba kitapta onu bile görmüş.

Öpüyorum canım. Tekrar tebrikler.
Buket AYMAK

18 Kasım 2007 Pazar

YORUM 7 - ŞULE ÖZCAN

Serap’cığım selam.
Kitabını okudum. Çok etkilendim. Ağlattın beni. Çok güzel yazmışsın. Gözümde canlandı her anlattığın. Sanki karşımdasın da bana anlatıyormuşsun gibiydi. En kısa zamanda kitabımı imzalamanı diliyorum. Bu arada herkese söyledim . Arkadaşlarım kitabını alacak.

Sevgilerimle
Şule ÖZCAN

YORUM 5 - MUKADDES (SERAP KİTABIN SÜPER)

Merhaba Serap.

Ben Mukaddes . Dila'nın annesi. Nevin Ablam’ın komşusu. Geçen hafta Nevin Ablam’la birlikte Zafer Plaza’ya gitmişdik. Senin kitabını hediye etti bana. Okudum. Çok güzel. Akıcı bir dille yazmışsın. Bir solukta bütün kitabı okudum ve çok beğendim.

Kitapta bahsettiğin kişiler alien. Onlar, içinde bulunduğun yanlızlığın. Kitabı bitirdiğimde “Serap şam fıstığı gibi” dedim içimden. Kabuğu çok sert, kırılması, açılması çok zor. Seni ilk gördüğümde de aynı şeyi düşündüm. Kitabını okuduğumda doğru düşündüğümü anladım. Ama içi yumuşacık, duygusal , duyguyu sevmeyi bilen, dolup dolup taşan bir kadın gördüm kitabında.

Çam fıstığı da öyledir. Kabuğunu çok zor açarsın eğer aralık değil ise ama içindeki çok lezzetlidir. Senin gibi. Bu kitabı yazmakla ve en önemlisi yayınlamakla veridiğin karar çok çesaret isteyen bir şey. Sonuçta kendini yazıyorsun, hayatını… Bu en zor ifade edilebilen şeydir. Çünkü kendimizi anlatmak zordur, sen çok güzel anlatmışsın.

Sevgilerle.
Devamını getirmen dileğiyle Serap...
Çok ama çok beğendim bu güzel romanı...

16 Kasım 2007 Cuma

YORUM 4 - KEMAL YENİLMEZ

Sevgili Serap,

Kitabını okudum. Çok etkilendim. Okudukça bütün yaşananlar , yaşadıklarınız ve de ağabeyinin yaşadıkları hep gözümün önünde canlandı.

Hatırlar mısın bilmiyorum. Sen o zamanlar çok küçüktün. Biz Engin ile üniversite sınavına girmek için (sene 1979) Ankara'ya oradan da Kırşehir'e gelmiştik. O gün sabah uyandığımızda her üçünüz de tepemizden inmemiştiniz. Hep beraber özlem gidermiştik. Ben sizleri ne zaman ansam o kısacık birkaç günlük güzel Kırşehir günleri aklıma gelir. Nedense kitabının sayfaları ilerledikçe ben zamanı hep orada tutmak istedim. Ama ne mümkün.

Her şeye rağmen hayatımız istemediğimiz koşullarda olsa da devam ediyor. Biz bütün bunlara rağmen hayatı; güzellikler içinde, sevgi, saygı ve barış içerisinde yaşamaya bakacağız. Bu arada kitabını bir edebiyatçı gibi eleştirebilecek kadar bilgi donanıma sahip değilim ancak gayet güzel yazmışsın. Ellerine sağlık. Devamını bekliyoruz.

Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.

KEMAL YENİLMEZ

12 Kasım 2007 Pazartesi

YORUM 3 - ŞULE ÖZCAN

Serap’cığım bugün kitabını aldım. Nasıl güzel bir duyguymuş bu. Arkadışımın romanı çıkmış. Çok güzel.

Ne oldu benim şiir Alabora’ya ? Şiir sevmem ama senin o şiirini ne çok severdim. Canım ya...

Pazar günümü kitabına ayırcağım büyük bir heyecanla. Hava kapalı, yağmurlu… Sıcak bir kahve ve yanında bir kitap... Arkadaşımın romanı. Yarın keyifli olacak.

Bir yazarın biyografisini okuyorum. Ne kadar bana yakın, bildik, tanıdık bu yazar diye gülümsüyorum. Seni seviyorum canım arkadaşım benim.
Şule ÖZCAN
11.11.2007

YORUM 2 - ÖZKAN ÖMER

Serap hanım günaydın,

Cumartesi akşamı Carrefour D&R dan kitabınız aldım.Ve pazar günü de bir çırpıda bitirdim.

Öncelikle çok içten ve samimi olarak tebrik ediyorum.

Bir mühendis olarak, özellikle otomotiv yan sanayisinin hızlı,stresli çalışma temposu içerisinde böyle bir kitap projesini hayata geçirmeyi planlamak bile müthiş bir cesaret.Bu denli konuya önem vermemin sebebi ise bu şekilde benim de bir kitap projem olması ve hayata geçirebilmekte yaşadığım o müthiş zorluk.

Hakan Akdoğan kitabın arka kapağında çok güzel ,çok kısa ve etkili bir biçimde gözlemlerini yazmış.

“O güçlü “dil”iyse , en büyük silahı...” yorumuna katılıyorum.Toprağın cenazesi,cemre-sarp ile diyalogları ve günlük...

Tekrar tebrik ederim,yeni kitaplarınızdan haberdar olmak ümidi ile...

İyi çalışmalar....
Özkan ÖMER

10 Kasım 2007 Cumartesi

YORUM 1 - CİHAN YENİLMEZ

Ablacığım kaleminden dökülen kelimelerin valsinden ve o valsin başlangıcındaki gurur veren kapak örgüsünden yeni haberdar oldum.. Bunca zamanın birikim ve emeğinden deryaya eş katreler dökülmüştür eminim. Çiçeği burnunda bir edebiyatçıya ancak böyle tebrik ve hayranlığımı sunabiliyorum. İnşallah en kısa sürede eserini temin edip lezzetle okuma fırsatı bulurum. Okuyucuları bol, imza günleri coşkulu olan zamanımızın münevver edebiyatçılarından olman dileğiyle.

Sevgilerimle Ablacığım.
Cihan YENİLMEZ
09.11.2007